Melike Kazaz Reng-i Ahenk İle Tam Sanat’ta

Ferah ve aydınlık koridorlar,  özel olarak tasarlanmış bir ofis ve cilt ustası – ebruzen Melike Kazaz’ın eserleri; işte Tam Faktoring!

Şirketin CEO’su Kunter Kutluay; yeni nesil şirketlerde, modern iç mimari ile ofise verilmek istenen ‘aidiyet’ duygusunu sanat ile sağlamış ve şirket çatısı altında yalnızca ‘mutluluk’ kuralının geçerli olması için sanatın dinginleştirici etkisinden destek almış. Genç isimlerle özel olarak tasarlanan ofisine, bir de sanat galerisi sığdırmış üstelik.


Kunter Kutluay’a, galeri fikrini ve gelen tepkileri sorduğumuzda, “Firma olarak genelde genç kuruluşların finansal hizmetlere ulaşmasını sağlıyoruz. Ofisimizde de her an kullanılmayan alanlar var, geçiş alanları. Bu alanları genç sanatçılara destek olmak için kullanmak istedik. Onların eserlerini sergileyerek, ofisimizin ziyaretçilerinin de hem sanatçılardan hem de eserlerinden haberdar olmalarını sağlıyoruz.

İlk olarak Dinçer Güngörür’ün heykel sergisi ile başladık. Çok başarılı geçti ve sergi sırasında yanılmıyorsam Dinçer Bey’in 12 adet eseri burada satıldı. Gelip sergiyi görenlerden büyük bir talep oldu. Melike Hanım’ın sergisini de büyük bir keyifle açtık. Sergi açılışı olmadan da dört adet ebru satıldı.

Burada, sanatçılara destek olmasının yanı sıra, şirkette çalışan arkadaşlarımıza da gurur kaynağı, kültür gelişimi oluyor. Eserleri görmek, incelemek çalışanlarımızın da hoşuna gidiyor.” yanıtını aldık.

Hemen ardından, cilt ustası ve ebruzen Melike Kazaz’a sergiyi ve eserleri sorduğumuzda; ebruda yepyeni bir teknik geliştirdiğini öğrendik. El yazması eserlerin restorasyonu ile ilgilenen Melike Hanım, kadim kitapların arasında gördüğü bir tekniği bugüne uyarlamış ve ebrunun olmazsa olmazlarından ‘öd’ yerine ‘neft’ kullanarak farklı tonlar yakalamış.

Melike Kazaz’a cilt ustalığından ebruya merak ettiklerimizi art arda sıraladık;


– Sizin asıl dalınız cilt ustalığı. Bir cilt ustası ne yapar?

Cilt ustası, restore edilecek eserler için cildi öğrenir ve el yazmalarını tamir etmek üzere yola çıkar. Cildi öğrenmeden tamirat yapamazsınız.

– Eserleri nasıl tamir eder?

El yazması eserlerin kapakları yıllar içerisinde bozuluyor. Bu kapakların restorasyon ile tamir edilmesini sağlar. Restorasyon yapılmazsa, bin yıllık deri kullanılmış bu kitapların ömrü maalesef daha da azalıyor.

– Şöyle diyebilir miyiz; bu sayede kıymetli el yazmalarının birçoğunu bizzat inceleme fırsatı bulabiliyorsunuz?

Tabi ki. El yazmalarının içerisindeki hat, minyatür, tezhip gibi birçok sanatı bir arada inceleme fırsatı buluyoruz.

– Bu sizin ebru sanatınıza nasıl yansıyor?

Bu eserlerde kağıt olarak hep ebru kullanılmış. Bu nedenle bilinenden çok daha eski dönemde yapılmış ebruları da yakından görme şansımız oluyor.

– Bugün ile kıyaslarsanız, nasıl farklar gözlemliyorsunuz?

İlk ebru öğrenmeye başladığınız zaman daha yakın dönem örnekler karşınıza çıkıyor. Yakın dönemi öğrendiğiniz zaman klasikleri gördüğünüzde, ‘Ben ebru bilmiyormuşum.’ hissine kapılıyorsunuz. Bugün herkesin en çok bildiği Ethem Efendi fakat Ethem Efendi öncesinde de ebrular var; isimsiz ya da sanatçısız ama onun tarzından çok farklı. Ebrudaki boyaya verdikleri efektler bile ufkunuzu oldukça genişletiyor.

Melike Kazaz sergisinde ‘neft’ kullanılan ebruların yanı sıra, Cihangir Aşurov imzalı ebru – minyatür eserler yer alıyor. Minyatürün özellikle ‘Tasavvuf’taki sembollerini bizzat kendisinden dinledik.

– Ebru üzerine minyatürler sizin eseriniz. Burada verilmek istenen mesajı nedir?

Burada bir savaş sahnesi tasvir edilmiş. Arkadaşlarımız bu sahnenin üzerinde fikir yürüttüler ama aslında ben buna biraz daha tasavvufi yaklaşıyorum. Ben aslında birçok minyatürde buna dikkat çekmeye çalışıyorum. Buradaki her bir detay, bir simge aslında. Bu anlamda bakıldığında bir ‘yaşayan beden’imiz var bir de ‘iç dünya’mız var diyebiliriz. Sahnede kullanılan atlar, fiziksel bedeni temsil eder, yani beşeriyeti. Biniciler ise insanın iç dünyasıdır.

Bir kişinin lider ya da üstün olması, alanı fark etmeksizin, diğerlerine üstün olabilmesi lazım. Yani, fikren üstün olabilirse, ancak o zaman karşısındaki kişi de teslim olur. Bu dünyada hep böyledir. Bu silahların her biri de bir ilimi yani bilgiyi temsil eder. Silahı yani ilmi az kişinin bir fikre üstün gelebilmesi ise ancak şanstır. Başarı olarak değerlendirilmemelidir.

E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com