Erol Eskici: Stratigraf Bir Çeşit Doğa Kitabı

Coşkun renklerin, dinamik ve özgün resimlerin jeoloji anlatacağını söyleseler belki inanamazdım. Katmanları üzerinde varlığımızı sürdürdüğümüz bu bilimsel alanın nasıl da yabancısıyız oysa!

Ressam Erol Eskici tam da bu noktaya dikkatimizi çekerek, ‘coğrafi’ sınırlar içerisinde algıladığımız jeolojik katmanları zihnimizin bir kenarına not ediyor, farkındalığımızı tetikliyor.

Stratigraf Eskici’nin dördüncü kişisel sergisi. Sanatroium‘da 13 Ocak tarihine kadar gezebileceğiniz serginin mimarı Eskici, araştırmaları ile sanatını birleştiren ve ‘bilimsel’ bilgiyi tuallerine aktaran özel bir sanatçı. Hiperaktiviteyi unutturacak kadar dingin, sade ve kendine has kelimeleri ile çok dilli…

Biz de doğduğu coğrafyadan yola çıkarak Erol Eskici’nin sanatının izini sürdük…

-Serginizin hem başlığı hem de içeriği oldukça dikkat çekici. Aldığınız tepkiler nasıl?

Stratigraf dördüncü kişisel sergim, özellikle jeolojinin katmanlı yapısının aktarımı, bu anlamda gelen tepkiler oldukça güzel. Derdimi anlatabilmiş olmam da güzel. Çünkü, eserlerimi ilk kez bu sergi ile anlatmaya başladım.

Stratigraf’ı sizden dinlerken biz resimlerin içerisinde kaybolduk. Jeoloji resimle nasıl bir araya geldi?

Yapmak istediğim şey, birbirinden çok ayrı iki disiplini; resim ve jeolojiyi keza jeolojinin kendi içerisindeki bölünmeleri ile bağlantı kurabilmekti. Resim, tarihi olan ve milyonlarca kez tekrarlanmış bir alan; fakat ben yalnızca resim ve jeolojiyi bir araya getirmeyi değil aynı zamanda bir mekanik oluşturmak istedim. Ripıllar bularak, hareketler oluşturarak ve malzeme sirkülasyonu ile. Hep bu şekilde, bularak çalışmayı seviyorum.

-Hakkâri doğumlusunuz, doğduğunuz topraklarda sizi besleyen kaynaklar nelerdi?

Evet Hakkâriliyim. Tabi ki orada sanat yapılıyordu ama bizim burada bahsettiğimiz anlamda bir sanat değil tabi ki. Orada bir sinema salonu ya var ya da yok. Benim çocukluğumda orada Milli Eğitim kursları vardı. Bu anlamda bir hareket yine de vardı.

Hakkâri bir yanıyla memur şehri olarak da adlandırılabilir. Elbette coğrafyanın benim sanatımda da etkisi var. Benim resimlerimde nadiren görülen figürlerin hepsi kendi başına figürler değil. Hepsi bir şekilde ‘görevli, operatör’ gibiler, bu da sanırım şehrin bir yansıması.

-Peki, resimle ilişkiniz nasıl başladı?

Babam resim yapıyordu. Entelektüel birisiydi, aslında ailede herkes resim yapıyordu ama kim ressam olacak belli değildi. Ben küçük olduğum için geri plandaydım biraz ama bu alanda direnen ben oldum. Belki orada kalsaydım vazgeçmek zorunda kalabilirdim ben de, diğer arkadaşlarımın okumaktan ya da başka şeylerden vazgeçmesi gibi, fakat 93 yılında babamın sürgün edilmesi aslında benim için önemli bir kırılma noktası oldu. Bir gezme hali başladı. Çorum, Ankara, Mersin ve son olarak Adana’da Güzel Sanatlar Lisesi okudum. Ardından da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitimime devam ettim.

-Nasıl bir çocuktunuz?

Ben biraz hareketli hatta yaramaz bir çocuktum. Sabah 5’te evden çıkardık, gece gelip yemek yer, uyurduk. Bazen, birileri zorlarsa bir şeyler okurdum. Evde kalmam gerekiyorsa resim yapardım. Ama merakım hep vardı. Çevreme, doğaya, toprağa, taşlara hep meraklıydım. Sanırım bu anlamda ailemi biraz zorladım denilebilir. Lise yıllarında bilgiye ulaşmaya ve sakinleşmeye başladım.

Kapalı bir alandaydık. Okul ve bahçesindeki yatakhane olan kısımda bir arada yaşıyorduk. Aslında, daha önceki sergilerimdeki ‘kapatılma’ ve ‘kurumlar’ biraz da oradan gelir.

-Bizler doğa olaylarından ziyade jeolojiyi hep yer altı olarak algılıyoruz. Bu anlamda baktığımızda resimlerdeki renkler çok canlı geliyor ve içimize işliyor. Yer altı bu kadar renkli olabilir mi?

Aslında sergiyi bir tür doğa kitabı olarak da düşündüm. Katalog bile buna göre oluşturuldu. İçerisinde bir takım çizimler, grafikler mevcut. Her şeyi küçük küçük anlattım. Yeryüzünde bir takım katmanlar var ve anlattığınızda başka bir şeyden bahsediyormuşsunuz gibi gelse de, aslında tam olarak üzerinde olduğunuz şey bu. Biz, insan hikâyelerini çok seviyoruz ama mineralleri, bakterileri bazen kaçırıyoruz. Ben, insanlara bir şey öğretmek için yola çıkmadım bu sergide ama işaret ettiği noktalardan yine de memnunum. Resimlere dair ben bir şey anlatmasam da, kendi anlatıları mevcut.

E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com