Heykeltıraş Yaşam Şaşmazer, “Şeylerin Gelgiti Böyle Akar” sergisinde, insan merkezli düşünme alışkanlıklarından sıyrılarak dönüşüm, oluşum ve açıklık kavramlarına odaklanıyor. Sanatçının önceki sergilerinde başlattığı figüratif heykelden soyut biyomorfik formlara geçiş, bu sergide daha da akışkan hale geliyor. Şaşmazer, insan bedeninin geleneksel kalıplarından uzaklaşarak belirsizliğe ve yeni potansiyellere kapı aralıyor.

Sanatçının Heykel Sanatına Getirdiği Yenilikler
Yaşam Şaşmazer’in heykelleri, akışkan geçişlerle ve deforme olmuş insan formlarıyla dikkat çekiyor. Kumaş gibi katlanan gövdeler, savunmasız pozisyonlarda yatan figürler ve belirsizleşen sınırlar, sanatçının düşünsel dönüşümünü gözler önüne seriyor. Geleneksel heykel anlayışının ötesine geçerek, büyük oranda post-hümanist söylemlerle paralel bir sanatsal dışavurum sunuyor. Şaşmazer’in heykelleri, bedeni kapalı bir yapı yerine, simbiyotik ve dönüşüm halinde olan bir varlık olarak yeniden tanımlıyor.
Suluboya Eserler ve Döngüsel Sanat Anlayışı
Sergide yer alan yedi suluboya eser, sanatçının döngüsellik ve devamlı dönüşüm temalarını vurguluyor. Organik tonlar ve akışkan formlar, serginin genel atmosferine hafiflik ve dinamizm kazandırıyor. Sanatçı, suluboyalar aracılığıyla sanat pratiğindeki döngüsel yapıyı daha da belirgin hale getiriyor.
“Tides of Things I-IV” Enstalasyonu: Sanat ve Doğa Arasındaki Bağlantı
Yaşam Şaşmazer, “Tides of Things I-IV” enstalasyonunda stüdyosundaki malzemeleri ve tamamlanmamış heykellerini sergi alanına taşıyor. Yosun, taş ve ağaç dalları gibi doğal unsurlar, heykellerle etkileşim haline giriyor. Bu yerleştirme, ham madde ile tamamlanmış sanat eseri arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor ve sanatın sürekli bir dönüşüm içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Şaşmazer, geleneksel sanat hiyerarşilerine meydan okuyarak, dinamik ve döngüsel bir yaratım sürecine işaret ediyor.
Lucretius’un Doğa Felsefesi
Sergi adını, Romalı şair Lucretius‘un “De rerum natura” (Eşyaların Doğası Üzerine) eserinden alıyor. Lucretius’un doğayı katı cisimlerden ziyade akışkan bir sistem olarak görmesi, Şaşmazer’in sanatıyla büyük bir uyum içinde. Sanatçının heykelleri, sabit formlardan uzaklaşarak sürekli bir yeniden inşa sücretine giriyor.

Kilin Sembolizmi
Sanatçı, bu sergide ağırlıklı olarak kil ve diğer döküm malzemelerini tercih ediyor. Hem pişmiş hem de pişmemiş kilin kullanılması, dayanıklılık ve geçicilik arasındaki gerilimi yansıtıyor. Şaşmazer, malzemeleriyle çalışma biçimi sayesinde sanat eserlerinin sürekli bir değişim halinde olduğunu vurguluyor.
“Şeylerin Gelgiti Böyle Akar” ile Sanatta Yeni Bir Perspektif
Yaşam Şaşmazer’in “Şeylerin Gelgiti Böyle Akar” sergisi, figüratif sanattan soyut ve akışkan formlara geçişi, bedenin dönüşümünü ve doğa ile sanat arasındaki sınırların bulanıklaştığını ortaya koyuyor. Post-hümanist yaklaşımın sanattaki izdüşümünü sunan bu sergi, izleyicilere sanatı ve insan bedenini yeniden düşünme fırsatı tanıyor. Heykel sanatında yeni bir sayfa açan Şaşmazer, izleyicileri sürekli dönüşüme davet ediyor.