Türkiye’nin kadim uygarlıklarının buluştuğu noktalardan olan Akdeniz, günümüzde de tarihi dokusu ile de dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor.
19. Yüzyılda sanayi gelişiminde de ilklerin yaşandığı bölge, bugünlerde önemli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
ÇUKUROVA ÇAĞDAŞ (ÇUKUROVA ÇAĞDAŞ SANAT KÜLTÜR VE EĞİTİM VAKFI) tarafından düzenlenen 1. Akdeniz Bienali / Çağdaş Sanat(Mediterranean Biennial / Contemporary Art) “YAPABİLİRİZ! / WE CAN DO!” Mottosu ile 15 Ekim’de kapılarını açmış.
30 Kasım’da son bulan Bienal’in gelişimine dair çalışmalar sürerken, 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş depreminin ardından büyük yaralar alan Akdeniz şehirleri de Bienal kapsamına dahil edilmiş.
Tarsus, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş ve Afşin’de sanatseverler ile buluşan Bienal, hem Çukurova başta olmak üzere Akdeniz Bölgesi’nin kadim tarihsel / güncel birleştirici ve
dönüştürücü kültürel gücünün altını çizmeyi başarmış hem de uluslarası sanatçıları bir araya toplamayı da başarmış.
Bienal kapsamında yer alan sergilerinde 10’u uluslararası, 25’i bölgesel olmak üzere aralarında Türkiye’de de kitapları Türkçe’ye çevrilerek yayınlanmış İngiliz çağdaş sanat yazarı ve sanatçı Juluian Stallabras, kavramsal sanatımızın öncü sanatçılarından Serhat Kiraz, Ferhat Özgür, Bedri Baykam, Mehmet Yılmaz, Nazan Azeri, Genco Gülan, Murat Germen, Gül Ilgaz, Fırat Engin, Şevket Sönmez, Volkan Diyaroğlu, Seydi Murat Koç, Erdal Duman, Barış Sarıbaş, Sultan Burcu Demir vd. isimlerin yanı sıra şair Yücel Kayıran olmak üzere farklı disiplinlerden toplam 100’e yakın sanatçı, sanat yazarı, akademisyen şehrin kültürel mirasına katkıda bulunmuş.
Genel Direktörlüğü’nü; Çukurova Kültür Girişimi ve Çukurova Çağdaş’ın kurucu öncülerinden ve genel danışmanı, koordinatörü de olan sanatçı / sanat yazarı / şair Tarsus doğumlu Ekrem Kahraman yürütürken Prof. Dr. Tansel Türkdoğan Şef Küratör olarak görev almış. Prof. Dr. Türkdoğan’a ise Dr. Fırat Arapoğlu ve Doç. Dr. Seyhan Boztepe eşlik etmiş.
Birden fazla kültür ve dilin bir arada yaşadığı en önemli bölgelerden olan Akdeniz’in coğrafi derinliğine de dikkat çeken Bienal’de tercih edilen mimari yapılar da izleyicilerden beğeni toplamayı başarmış.
Ki, benim de dikkatimi çeken binalardan birisi Tarsus’un en eski ve en büyük dokuma, basma ve iplik fabrikalarından olan Çukurova Sanayi İşletmeleri oldu.
Çukurova Çağdaş Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Sekreteri Aydan Dirik ve Ressam Lütfi Hasoğlu’nun da misafiri olarak Bienal’in detaylarına da ulaşma imkanı buldum.
Son olarak Netflix’te yayınlanan Şahmaran dizisine ev sahipliği yapan tesis, geçtmişten bugüne gelen yerleşik düzeni ile muazzam detaylara sahip.
Tesis içerisinde yer alan antrepoların yanı sıra lojmanlar, işletmeler, çarşı ve özellikle de pavyon bölümü oldukça enteresan.
Serginin kültürel derinliğini de oldukça güzel taşıyan kompleks, yaşanmışlıkları ile de mimarinin yalnızca ‘dört duvar’ olmadığının da en önemli kanıtlarından birisi.
Yemliha Orhan ve Meltem Uçar tarafından “TARSUS’TA DOKUMA SANAYİNİN TARİHİ GELİŞİMİ VE ÇUKUROVA SANAYİ İŞLETMELERİ” başlıklı makalede aktarılan bilgiler ise bu tarihi yapıya ilgimi kate kat artırdı.
Fakat burada bahsetmek istediğim ne yalnızca bina ne de Bienal’in detaylarında beni büyüleyen detaylar.
Kaldı ki, yine Bienal’in öncü isimlerinden Doç. Dr. Orçun Çadırcı ve Ressam Ahmet Yeşil’den edindiğim bilgiler de bunu zorunlu kılıyor.
Bizler, Anadolu coğrafyasında büyüyen çocuklar olarak elbette geçmişte belirlenmiş ‘büyük’ şehirlerin imkanlarından nispeten de olsa uzakta kaldık. Kişisel meraklarımızla edindiğimiz bilgilerimizi ise yine kendi coğrafyamızda sayılı kişiler ile paylaşabildik.
Bu durum yalnızca biz meraklıları değil, sanat üreten herkesi de etkileyen en önemli etkilerden birisi oldu. Çoğu sanatçının ismini, adını ‘ulusal’ basından duymadıktan sonra ne gördük ne de çalışmalarına dair bilgi edinebildik.
Uzun yıllar sonra günümüz teknolojisinin yaşadığı devasa ilerlemeye rağmen tutumun aynı olması beni oldukça şaşırttı ve üzdü. Ulusal basının bu emeği görmezden gelmesi açıkcası inanılır gibi değil. Üstelik, ‘hep aynı haberler’ eleştirisinin doğrudan muhatabı olan bu kurum ve kuruluşların haberlerinin detaylandırmak için herhangi bir çaba sarf etmediğinin de açık göstergesi.
Yine de her şeye rağmen üreten tüm sanatçılar, bence en büyük saygıyı hak ediyor.
Bienal’in çeşitlenmesini büyük bir keyif ile takip ediyor olacağım.
Özellikle de büyük yıkımlar yaşayan şehirlerin sanat ile hayata yeniden tutunması ve gelecek nesillere aktırılabilecek tüm çalışmaları da duyurmak için elimden geleni yapacağım.
Bu Bienal’in izlerini taşıyan ve sanatın toplumun her kesime yayılmasına katkı sunan isimleri artık sayfada daha çok göreceğiz ve Anadolu coğrafyasının önemli noktalarına da tanıklık edeceğiz.
Hem belki benim aktaramadıklarımı siz merak edersiniz, ne dersiniz?