Serkan Ennaç: “Şehirleşme Kültürünü Yaşamak İsteyen Yaşıyor”

Geçtiğimiz günlerde, Literatür Hayat Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan 41 Kere İstanbul kitabının yazarı Yüksek Mimar Serkan Ennaç aynı zamanda şehrin sokaklarına tutkun bir gezgin.

Daha çocuk yaşlarda ailesinin karavanına olan ilgisi ile mesleğini seçen Ennaç, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde hem lisans hem de yüksek lisans eğitimini tamamlamasının ardından hızlıca mesleğe atılmış. Halen serbest mimar olarak çalışmalarını sürdüren Ennaç, bir yandan da ‘turkiyemimarisi’ Instagram hesabı üzerinden kültürel mirasın izlerini sürüyor.

‘Şehir, Yaşam ve Üretim’e dair farklı görüşleri ve sehir kültürüne dair yanıtları aradığımız soruları bu kez de 41 Kere İstanbul kitabının yazarı Serkan Ennaç’a yönelttik.

  • Şehir, yaşam, üretim üçgeninde kimlikler sizce nerede duruyor?

Bence kimlikler tam da durması gerektiği yerde duruyor. Özünü koruyabilenler kendi iç dünyalarında kendi cennetlerini hala yaratabiliyorken, çözülüp bozulmaya elverişliler yitip gidiyor. Doğanın eleme yöntemine benzetiyorum doğrusu. Ayak uydurma dejenere olarak değil ama uyumlanıp dengelenerek sağlanırsa kimlikler de ayakta kalabiliyor kanımca.

  • İstanbul’a dair en sevmediğiniz şikayet nedir?

Realist olmayan veya çözümü olmayan hiçbir şikayeti sevmem doğrusu. Alışkanlık haline gelen ve her daim tekrarlanan şikayet de bence itici. Ben de bayılmıyorum kendilerine ama gökdelenlerle ilgili şikayetler beni sıkıyor. Dünya çözüm bulabilmiş de İstanbul bulmuyor sanılıyor. Gökdelenler günümüzün bir gerçeği. Burada konu; örneğin Boğaziçi’nde olması da değil. Herhangi bir yerde olan gökdelen için de şikayet ediliyor sürekli.

  • Şehirleşme kültürünün kentlerde kendine yer bulabildiğini düşünüyor musunuz?

Yer yer buluyor yer yer bulamıyor. Bence şehirleşme kültürünü yaşamak isteyen yaşıyor, istemeyen ise direniyor. Er ya da geç kendine geniş yer açacağına eminim.


  • Şehrin sokaklarında sizi çeken detaylar var mı?

Olmaz olur mu? O yüzden “Türkiyemimarisi” sayfası oluşabildi. Sayacak çok şey varken ilk aklıma geleni söyleyeyim; Mimar Raimondo D’Aronco’nun işlerinden bazıları… İstiklal Caddesi’ndeki Casa Botter, Beşiktaş’taki Şeyh Zafir Türbesi, Galata’daki Laleli Çeşme, Büyükada’daki Mizzi Köşkü

  • İstanbul’a özel bir çalışma yapılsaydı, sanatın hangi alanında olmasını tercih ederdiniz?

Ben heykellerle yapılmasını tercih ederdim. Bir açıkhava müzesi haline gelirdi şehir.

  • Yaşam sanatına hizmet edebilecek bir ortam oluşturmanın bedeli sizce nedir?

Güzel bir iş yaparsanız bu ülkede bunun bedelini ağır ödetirler, o bir gerçek. Ama sonuç itibariyle ruhsal olarak büyük tatmin yaşarsınız. Bu bedele değer bence.

E. İlkay Yaprak