Berrin Çakin Güç: Minyatür’ün Geleneksel Halini Seviyorum

Minyatür sanatçısı Berrin Çakin Güç, 2002 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Tezhip Anasanat Dalı’ndan mezun olduktan sonra, Minyatür sanatına hızlı bir giriş yapmış.

Eğitimi sırasında ders aldığı hocalarından Taner Alakuş’un yanında ilk eserlerini veren Güç, Berrin & Cemil Güç Art Studio ve İSMEK Bağlarbaşı Türk İslam Sanatları İhtisas Okulu’nda öğrenciler yetiştirmeye devam ediyor.

Altın ışıltısında sanatı ile göz dolduran, ‘su’ gibi ruhunu eserlerine yansıtan, okulunu ikincilikle bitirmiş ve yüzlerce öğrenci yetiştirmiş olan Berrin Çakin Güç’e, Minyatür’ü ve kadını sorduk.

-Minyatür’e nasıl başladınız?

1997 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları – Tezhip Ana Bilim Dalı’ndan, bölüm ikincisi olarak mezun oldum. Minyatür, aldığımız derslerden birisiydi. Mezun olduktan sonra bir gün okuldan da hocam olan Taner Alakuş’a bir şey sormak için atölyesine gittim. Bir baktım, oturmuşum minyatür yapıyorum. O günden bu yana da minyatür alanında eserler veriyorum. Hocam benim şansım oldu.

-Siz de öğrenci yetiştiriyor musunuz?

Ben, Taner Hocamın yanında başladıktan bir yıl sonra Cafer Ağa Medresesi’nde dersler vermeye başladım. 2005 yılında da İSMEK’te minyatür alanında öğrenciler yetiştirdim.

-Bienallere katılıyorsunuz…

Evet, ben minyatürün ‘geleneksel’ halini seviyorum ama minyatüre farklı bir bakış kazandırmak için öğrencilerimle birlikte ‘epoksi’ adı verilen malzemeden minyatürler yaptık, formların, kalıplar içerisinde minyatürler yaptık. Minyatürün boyutsuzluğuna, arkaya doğru derinlik katarak bir perspektif oluşturduk. Bu minyatürler Yeditepe Bienali’nde sergilendi ve güzel geri dönüşler aldık.

-Minyatürde kadın tasvirlerin özel bir formu var mı?

Minyatürde, birebir orijinal çizmezsiniz. Bu, İslâm’a geçiş sürecinde uygulanan bir modellemedir. Levni minyatürlerinde özellikle kadın figürlerin çizimleri dikkat çeker. Genel olarak bakıldığında şehvet uyandırmayacak bir çizim benimsemiştir Levni. Eğitim sürecinde klasik çalıştırıldı bizlere de ama ben o kadınları bile biraz daha toparlayarak çizmeye özen gösterip, gerçekçiliğine yakın hale getirmeye çalışıyorum. Kendi çizimlerimde de sıfırdan çizmeye gayret ediyorum. Kadının estetik duruşunu, minyatürün oran orantısını kimi zaman uygulamadan yansıtmaya çalışıyorum.

-Renkler?

Benim çalışmalarımdaki renkler genelde ruh halime göre ortaya çıkıyor. Çok kırmızı – turuncu kullandığım eserler de var, mor ya da soft tonlar kullandığım çalışmalar da mevcut. Burada, kağıt, figürün duruşu renk çalışmalarda genelde birbiri ile bağlantılı.

Biz minyatürü ilk olarak İranlı nakkaşlardan almışız fakat Osmanlı döneminde bu çalışmalar daha sadeleştirilerek stilize edilmiş. Bu nedenle bizim çalışmalarımız İran örneklerinin aksine; desenlerde de, figürde de, renklerde de gözü fazla yormaz. Geçmişten bu yana minyatürde her renk kullanılmış aslında ama tonlarıyla ve uyumlarıyla ortaya çıkan eserler hoşuma gidiyor.

-Kadınların renkli dünyası minyatüre nasıl yansıyor?

Süslemelerde de renklerde de her ton kullanılıyor aslında. Dış kap kaftanlarda daha ağır renkler tercih edilse de, iç şalvarlarda canlı tonlar kullanılarak kadının kıpır kıpır olan iç dünyası resmedilebilir. Dış kaftanlarda desenler özellikle dikkat çekicidir. Türk süsleme motiflerinden, yani Tezhip’ten desenler tercih edilir. Altın çok kullanılır. Minyatürün en önemli malzemesi altındır. 22-24 ayar gerçek altın kullanıyoruz ve minyatürün içerisine altın girdiğinde ışıltısı da keyif verir. Desenlerde, kemerlerde, takılarda kullanılan altın, sizi minyatürün içerisine alır.

-Minyatürle kadını resmetmenizi istesek, ne çizerdiniz?

Ben kadının, Rönesans eserlerinde resmedilen masumane ama aynı zamanda güçlü duruşunu seviyorum. Bu yüzden oturan bir kadın figüründen ziyade, hareketli çizimleri tercih ediyorum. Sarayın içerisinde değil de doğanın içerisinde bir mekanda, yüzünde Mona Lisa’nın tatlı tebessümünün olduğu, gözlerindeki gizli ışıldamaların yansıdığı bir figür resmederdim. Kıyafetinde iç dünyasını dışına yansıtarak, ruhunu resmetmek isterdim. Ve mutlaka, su olur!

E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com