Bir Türk Ozanı: Köroğlu

Hasan Han, misafiri İbrahim Han’a ünlü atlarından birini hediye etmek ister. Bunun için en güzel atlarından birinin seçilip getirilmesini emreder. Fakat seyisi Ali, atları o gün yaylaya çıkarmış, aralarında geleceğin Kıratı da bulunan birkaç genç kısrağı köye bırakmıştır. Buna sinirlenen Hasan Han, yaşlı seyisinin gözlerinin çıkarılmasını emreder. Seyis Ali’nin oğlu Rovşan, babasının intikamını almak için yemin eder ve Çamlıbel’e çekilerek örgütünü kurar. Halk arasında Köroğlu (körün oğlu) olarak ün kazanır. Daha Rovşan iken sevdiği ve Hasan Han’ın kızı olan Nigar’ı da yanına alarak zalim hanlara karş hayatı boyunca mücadele eder.

Azerbaycan’ın meşhur bestecisi, yazarı, aydını Üzeyir Hacıbeyov’un bu hikaye üzerine yazdığı “Köroğlu” operası, sadece Azerbaycan halkının değil, bütün Müslüman ve Şark dünyasının eşi-benzeri olmayan bir incisidir. Zaten Üzeyir Hacıbeyov’un kendisi de, Çar Rusyası’nda açılmış bir öğretmen okulunda, seçmeli ders olarak gördüğü, müzik dersinde öğrendikleri ile bütün Şark ve Müslüman dünyasının ilk operası sayılan “Leyli ve Mecnun” eserini yazmış birisi olarak olağanüstü şahsiyettir.

“Köroğlu” operasına yazdığı Üvertür, Azerbaycanlılar ve Azerbaycan müziği ile ilgilenen herkes tarafından iyi bilinmektedir. Azerbaycan açısından, bu sadece bir üvertür değildir. Sovyet yönetimine karşı 80’lerden başlayan ayaklanma ve mücadele yıllarında bu beste, bütün miting ve yürüyüş alanlarında seslendirilmiş, halen de Aliyev rejimine karşı düzenlenen mitinglerin açılış ve kapanış marşı olarak kullanılmaktadır. Her bir Azerbaycan bireyinin kulakları bu melodiyi tanır, sever ve tekrar tekrar dinler. Bu yüzden de muhteşemliği sorgulanmaz, üzerine laf söylenmez.

Fakat bu parçayı hayatında ilk defa duyan birisi buna aynı tepkiyi verir mi? Yani bir mücadele senfonisi, heyecan uyandırmak için kullandığı bir melodi, bir “Çav Bella” olarak algılar mı? Ben böyle bir tepkinin şahidi oldum. Türkiye’de bir şirkette çalışırken telefonuma zil sesi yaptığım bu parçaya ilginç bir şey duymuş gibi tepki verenler oluyordu. Fakat komşu odada oturan ve sekreter olarak çalışan 19 yaşında bir kızın tepkisi aynen şöyleydi: “Bu melodiyi duyduğumda örgütlenesim geliyor, ayağa kalkıp bir şeylere karşı mücadele vermek istiyorum”. Hayatında ilk defa duyduğu bu parçaya, fazla hayat birikimi olmayan genç bir kız böyle tepki vermişti. Bu, bestecinin büyük başarısı olmakla birlikte, müziğin başka hiçbir sanat dalında olmayan gücüdür bence.

Zehra Kıstı