Anadolu’nun el emeği göz nuru yazmaları bugün hala pazarların vazgeçilmezleri arasında. Kadın eli değen yazmalar, yorganlar, yastıklar ve birbirinden değerli parçalar, yüzyıllardır çeyizlerin, evlerin ve dâhi süslemelerin unutulmaz örneklerini bugüne ulaştırıyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Naime Didem Öz, dokumacılığın modern yorumlarını Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde sanatseverler ile buluşturuyor.
Birbirinden farklı ve göz alıcı parçaların yer aldığı sergiyi N. Didem Öz, Grifons’a anlattı…
Sergi size neler hissettiriyor?
Çok mutluyum. Bugün burada, Üsküdar Belediyesi çatısı altında, Üsküdar’da varolmuş yazmacılık sanatının örneklerini sunabilmek çok güzel.
Eski ahşap baskılarla bugün kullanılan dijital baskıları kıyasladığınızda Üsküdar’da üretilen eserleri nasıl görüyorsunuz?
Tokat, Kastamonu yazmaları da elbette çok kıymetli. Fakat Üsküdar farklı bir yerde duruyor. Çünkü, çok daha özel bir işçilikle, emekle bezenmiş. Kandilli’nin yorgan yüzleri, seccadeler, Çengelköy’ün başörtüleri diğer şehirlerde üretilen yazmalardan oldukça farklı spesifik özelliklere sahip. Gerek baskıları, gerek desenleri gerekse de kompozisyon anlatımları…
Bunun, İstanbul’un kozmopolitliği ile bağlantılı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Zaten buradaki güzellik o kozmopolitlikten kaynaklanıyor. İmparatorluğa başkent olmuş İstanbul’da Osmanlı döneminde de özellikle Balkanlar’dan gelen birçok kişi yaşamış, yaşıyor. İstanbul’da yazma sanatını uygulamış olması ve burada yaşayan sanatçıların Batı’daki akımlardan etkilenmiş olması, birbirinden farklı ekollerden sanatçıların İstanbul’da buluşması ile bambaşka bir üslup ve tarz ortaya çıkmış.
N. Didem Öz’ün farklı yorumuyla modern sanatlar arasında şimdiden yerini alan dokuma ve yazma eserler, 4 Şubat’a kadar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde ziyaret edilebilir…