Peter Noblet: “Tutkumu İnsanlarla Paylaşabileceğim Yollar Bulmaya Çalışıyorum”

Zaman, hepimizi hızla ve yaşamla yeniden tanıştırdı. Bazen mağlubiyetler, kimi zaman mecburiyetler ve çoğunlukla da acziyetler arasında savrulan günler; herkesin ‘önem’ sırasını bambaşka biçimde evirdi.

Bizler de bu süreçte çok ilerledik, çok durakladık, kimi kapılarda bekledik, kimi zamanlar kendi içimizde yenilendik.

Fakat her şeye rağmen büyüdü Grifons ve sessiz sedasız beş yaşını kutlamayı başardı!

Şimdi, kurulduğu ilk andan bugüne bu küçücük sayfanın okuyucularına ulaşmasında destek olan tüm sanatçılara sonsuz teşekkürlerimizle yeni bir dönemin ve yepyeni bir bakış açısının da kapısını aralamaya hazırlanıyor.

Farklı coğrafyalarda sanatlarını icra eden sanatçıları da ağırlayacak olan grifons.com’un ilk konuğu ise; Peter Noblet.

Dil Bilimci, Şair, Çevirmen ve Deneme Yazarı olmasının yanı sıra sıra dışı fotoğrafları ile dikkatleri üzerine çeken Noblet aynı zamanda müzisyen olmaya da aday!..

Üniversite öğrenimini Warwick’te tamamlayan genç sanatçı hem literatürde hem de yaşamdaki duruşu ile sanat yolculuğunu sürdürüyor.


Biz de Macaristan ve Birleşik Krallık’ta çalışmalarını sürdüren ve ilk kitabı Sárga Tüzmadár ile sanat dünyasına resmen adım atan Peter Noblet’e merak ettiklerimizi sorduk…

Merhaba Peter, Grifons okuyucuları için biraz kendinden bahseder misin?

Yarı İngiliz, yarı Macarım. İngiltere’de bir üniversitede İngiliz Edebiyatı ve Tiyatro Çalışmaları okudum. Şu anda Londra’da yaşıyorum. Özellikle farklı kültürlere, kimliğe ve aidiyete ilgi duyuyorum. İnsanlarla çalışmaktan keyif alıyorum. Bu benim için en önemlisi. Kendimizi ve etrafımızdaki dünyayı gerçekten anlayabilmemizin ancak bağlantılar yoluyla mümkün olduğuna inanıyorum. Düşünmeye ihtiyacımız var!

Bu yüzden başkalarıyla bağlantı kurabileceğim ve tutkumu insanlarla paylaşabileceğim yollar ve yerler bulmaya çalışıyorum.

Aynı anda birden fazla sanat dalıyla ilgileniyorsunuz. Şiir, saksafon… Peki senin için sanatın büyüsü nedir?

Benim için sanat varlığın bütünüdür, eksiksiz halidir. İnandığım diğer konular için de aynı şey geçerli. Dünyanın her yerinde el ele tutuşuyoruz. Her bir kişi. Bağlantıyı kaybedemeyiz, yoksa tüm bunların ne anlamı var? Sanat neşedir. Doğayla, dostlarımızla ve düşmanlarımızla paylaşmak ve uyum sağlamak için yaratıyoruz.

Ben şahsen sesimi veya ifade biçimimi birçok farklı sanat formunda buluyorum. Şiir, drama, fotoğraf, şarkı ve müzik. Seçebileceğim biri yok. Birbirlerini tamamlıyorlar ve beni birleştiriyorlar.

Kesin olmak hoşuma giden bir şey olmasına rağmen, bu mükemmellikle ilgili değil. Ancak hassasiyet sevinci öldürmemelidir. Her şeyin üzerinde mutluluk var!


Sanatında bir yandan da Macar kültürünün izleri var. Macaristan’ın en sevdiğin geleneksel sanatı hangisi?

Bahsettiğim gibi kimlik beni özellikle ilgilendiren bir konu. Macarca ve İngilizce geçmişiniz varsa, gerçekten ait olduğunuz tek bir yer bulmak zordur. Hem buralı hem de oralısınız. Eviniz her zaman değişir. Bu yüzden ait olduğum birçok yer olduğunu hissediyorum.

Birleşik Krallık’tayken Macar olmak kesinlikle beni haklı çıkarıyor. Bu, daha güçlü bir kültürel kökene, geri dönebileceğim bir topluluğa sahip olduğum anlamına geliyor. Macaristan’da İngiliz olmak bana bir güvenlik duygusu veriyor; her zaman evim diyebileceğim farklı bir yerim olduğunu biliyorum.
İngiltere’ye geldiğimden beri Macar sanatıyla ilgili bilgim pek güncel değil ama Çağdaş Macar Tiyatro sahnesini takip etmeye ve katkıda bulunmaya çalışıyorum.

Kalıcı eserler bırakmak konusunda neler düşünüyorsun?

İş bulmanın ne kadar zor olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Üniversiteden yeni mezun olmama rağmen hiçbir zaman kalıcı bir işim olmadı. Gelecek ay ne beklediğini bilmemek hâlâ güvensiz hissettiriyor. Geçimimi bar işlerinden ve İngilizce öğreterek sağlıyorum. Bunun sadece esnek ve yeni şeylere açık olmakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Geçimini sanattan mı sağlıyorsunuz derseniz; Bilmiyorum. Ben bunu henüz yaşamadım. Ama ne yaparsam yapayım tutkuyla yapmayı hedefliyorum. Aksi halde ne anlamı var?