İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’nde eğitimini tamamlamasının ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Tezhip Anasanat Dalı’nda başladığı yolculuğunu ‘Küpeliağaç’ markası ile genişleten ve geliştiren Hatice Kübra Kahraman, markasının da adını taşıyan ilk kişisel sergisi ‘Küpeliağaç’ ile 15 Nisan – 1 Mayıs tarihleri arasında Nevmekan Sahil‘de sanat severler ile buluşuyor.
Sanat Danışmanlığını Gülsüm Hasbal‘ın üstlendiği serginin küratörü Meyçem Ezengin.
Sanatçıların duygu yoğunluğunu hızlı ve pratik bir biçimde hayranlarına ulaştırmasını kolaylaştıran, bir o kadar da ince bir titizlik isteyen ‘suluboya’ tekniği ile çalışan Hatice Kübra Kahraman‘a merak ettiklerimizi sorduk.
– Serginin temasını sizden dinleyebilir miyiz?
Altı yıldır sanatın içerisindeyim ve eserler üretiyorum. Her sanatçı gibi benim de aklımda bir sergi açma fikri vardı. Serginin, Nevmekan Sahil’de olması benim için de çok özel ve ayrıcalıklı oldu benim için. Kalpten yaptığım eserlerin kalbimi bağladığım bir yerde sergilenmesi, anlatamayacağım bir heyecan.
Sergide yer alan eserler; doğada beni etkileyen ve o anda ruhumu heyecanlandıran çalışmalarımın bir tema çerçevesinde bir araya gelmesi ile oluştu. Son dönem eserlerimde ise daha çok Ahmet Hamdi Tanpınar’ın; “Ne içindeyim zamanın / Ne büsbütün dışında / Yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında” dizeleri, yıllardır üzerinde düşündüğüm ve kalbime dokunan sözlerden kâğıda yansıyanlar mevcut.
– Tema doğa, biz eserlerinizde; ağaçlar, çiçekler, kuşlar ve doğal bir akış görüyoruz fakat siz matematikçisiniz. Doğanın matematiğini sulu boya ile nasıl bir araya getirdiniz?
Ben aynı zamanda müzehhibeyim. Benim sanat hayatım, geleneksel sanatçılar ile başladı. Aslında Grafik – Tasarım okumak isterken kendimi Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları, Tezhip Bölümü’nde buldum. Tezhip’teki çiçeklerden çok etkilenmiştim. Sabırsız birisi olduğumu da söylemeliyim. Bu nedenle sulu boyayı karakterimle çok örtüştürüyorum. Anı yaşamak ve o an ne hissediyorsam bunu kağıda döküyorum. Suluboya bu anlamda bana yardımcı olsa da etkilendiğim bir diğer alan elbette Tezhip. Matematik de bana analitik düşünmemde ve gözlem yapmamda, birçok farklı açıdan bakmamda önemli rol oynadı. Hep bir sayısal öğrencisiydim, aileden gelen bir sanat gözlemine de sahip değildim ama matematik, konuları itibari ile sonsuzluğu imgelememde rol oynadı.
-Bizler de eserlerde bu matematiği görebilir miyiz?
Aslında hepsinin temelinde matematik var. Matematik, zamanı benim ruhuma işlediği için ‘ölçüsüz’ çalışmaya meyil etmem noktasında hocalarımla da bir karmaşa yaşadım. Bilinçaltımda belirli bir ölçü kalıp olduğu için ve her şeyin kendi sistematiği içerisinde belirli bir kalıba oturmuş olduğu için ben bana sunulan kalıplara giremiyordum. En bilinen örnek olarak söyleyebilirim ki; matematikte gördüğümüz altın oranı bir eser gördüğümüzde de algılıyoruz. Sanatçılar bunu teknik terimler ile açıklarken bu terimlere hâkim olmayanlar buna kendi içerisinde bir açıklama getiriyor. Siz, bir sanatçı olduğunuzda bu altında oranı kendiniz de görmek istediğiniz için eserler üretmeye başlıyorsunuz.
Tabi ki, bunlar bir süreç. Ben, şu anda uzun bir yolculuğun daha başlarında olduğumu düşünüyorum. Fakat bu kadar kısa bir sürede beni mutlu eden bir noktaya gelebilmemin en önemli sebebi matematik bence.
E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com