8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Ne dolu dolu geliyor söylerken bile ağızlarımıza. Dimağımızda onlarca hikâye ile bir ‘kadın’lar gününde daha; birbirimizi kutlayacağız yine hikâyeler arasında.
Yalnız, birileri var ki; masal tadında…
Yedi tepeli şehrin eteklerine dağılmışlar sessizce. Sakin ve huzurlu dünyalarında üretmekten ve öğretmekten mütevellit bir sükûn var ki; hiç sorma!
Her rolü üstlenmişler hayatta, kadınlığın getirdiği her bir role bürünmüşler zamanla ama hiç vazgeçmemişler, ‘kendi’ olmaktan ve ufuklar açıp, yollar bulup, yolculara mutlulukla el sallamaktan.
Ben, her birinin kapısını çaldığımda, âlem genişledi. Her birini dinlerken öğrendim, öğrenirken ürettim, ürettiklerimi bugüne özel harmanladım. Kapıları tek tek çaldım çalmasına ama sonra dayanamadık ve yeniden bir araya gelip ‘eğlendik’ mesela…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, bu projenin danışmanlığını yürüten Meyçem Ezengin’e teşekkürü bir borç bilirim.
Geçmişten bugüne kâdim İstanbul’un sokaklarından, tablolara, tuallere, renklere, boyalara, yazılara, sedeflere, camlara; görsel bir şölene dönüşen Geleneksel Sanatlar, modern yüzler ile önümüzdeki yüzyıllara aktarılmaya devam ediyor. Sanatın sessiz emekçisi olan kadınlar, bir yandan üretirken öbür yandan ruhlarımızın derinliklerindeki ‘biz’e sesleniyor!
Hat sanatçısı; Gülnihal Mamat, Tezhip sanatçısı; Eda Şahan, Cilt ustası; Melike Kazaz, Ebru sanatçısı; Eda Özbekkangay, Minyatür sanatçısı; Berrin Çakin Güç, Çini sanatçısı; Emel Basut Gemici, Sedefkâr; Fatma Ayran ve Cam Mozaik sanatçısı; Meyçem Ezengin.
Grifons’un 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel sorularını yanıtladı. Hafta boyunca, her birini elbette sizlere tanıtacağım ama ilk olarak Cilt ustası Melike Kazaz ile başlamak isterim.
El yazması eserlerin ciltlenmesinde, restorasyonunda büyük emekleri olan Melike Kazaz, aynı zamanda ebru sanatçısı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak cilt dersleri veren Kazaz, çalışmalarına öğrencilerini de dâhil edince, bol emekli, çok renkli ve harika eserler çıkmış ve çıkmaya devam ediyor.
-Cilt ustalığının dikkat ve büyük efor isteyen bir alan olduğunu biliyoruz. Kadınların günlük yaşamdaki rolleri düşünüldüğünde…
Aslında, kadınların üzerindeki bu roller zaman içerisinde yapıştırılmış yaftalardan ibaret. Bugün, herkes bunun kaldırılması yönünde adımlar atıyor. Aşıyoruz bu durumu, çünkü bizler de bunun böyle olmadığını gösteriyoruz. Kadın için anne figürü, eş figürü var elbette ama aynı şey erkek için de var; baba ve eş figürü. İnsan, kendine zaman yarattığında ve kendi iç dünyasını çözümlediğinde, birlikte yaşadığı insanlarla da düzgün ilişkiler kurar. Sanat bu tanıma aşamasında en büyük yardımcılardan birisidir. Daha sağlıklı bir birey oluyorsunuz; siz, kendi istediğiniz şeyi kendiniz için yaptığınızda, etrafınıza da daha sağlıklı yaklaşıyorsunuz. Aslında bildiğimiz tüm yorgunluklar, gerçekten kendiniz için yaşamadığınızda ortaya çıkıyor.
-Sanat sizin hayatınıza neler kattı?
Önce ruhunuzu saran sonrasında iç dünyanızı renklendiren sanat; belki zamanla dış dünyanıza da yansıyor. Ebru sanatı ile uğraşmadan önce, renklere baktığınızda maviye mavi, kırmızıya kırmızı diyorsunuzdur belki. Renklerle haşır neşir oldukça, her bir rengin kendi içerisinde sonsuz tonları olduğunu gördükçe, teknik açısında efektleri gördükçe içeriden değişiyorsunuz. Aslında, üretim esnasında kafanızdaki her şeyi yerleştiriyorsunuz. Sorunsal anlamda, kafanızdan geçenler düzene girerken ve çeşitli şekiller çıkarırken, siz de düşünce ve duygularınızın yaşadıklarınıza göre değiştiğini fark ediyorsunuz.
-Ciltleme, restorasyon alanında sayılı isimlerden birisiniz. Sizce, kadınlar bu alanı neden tercih etmiyor?
Geleneksel sanatların geçmişine baktığımızda; Ebru, Hat, Tezhip, Cilt gibi sanatlarla erkekler ilgilenmiş çünkü kadınların görevleri farklıymış. Biz şu anda, bu sanatlarda kadınların daha da üstünlük sağladığını görüyoruz. Burada, birçok ustalık gerektiren makineyi bir arada kullanıyoruz. Olaya, kadın – erkek gibi değil de insan olarak baktığımızda birçok şeyi daha rahat çözümleyeceğiz. Kadınlar, duygusal durumlarından çıktıklarında ne kadar güçlü ve her şeyi yapabilir olduklarını göreceklerdir. Çünkü sanatsal üretim; neyi yapıp neyi yapamadığınızı gösterir ve iç dünyanızdaki bu yolculuk kendinizi tanımanızı, iç hesaplaşmanızı yaparken sınırlarınızı görmenizi sağlar. Yaptığınız işin sınırsızlığı ile siz de sınırsızlığınızı keşfedersiniz. Başarınızı önce kendinize kanıtladığınızda, sınırsızlığın tadını çıkarıyorsunuz.
E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com