Lisans derecesini Koç Üniversitesi‘nde almasının ardından School of the Art Institute of Chicago‘da yüksek lisansını tamamlayan Eda Sütunç; cinsiyet, kültür, ırk ve hümanizm çerçevesinde araştırmalarının ardından ortaya koyduğu eserleri ile kısa sürede izleyicilerinin beğenisini kazanmış sanatçılarımızdan.
İlk kişisel sergisi ‘‘Gelecek Tezgahları’’nı Sanatorium çatısı altında sanatseverlerle buluşturan Sütunç, serginin aynı zamanda Kuula üzerinden de yayınlanması ile geniş bir coğrafyada sanatseverler ile buluşmanın ‘demokratik’leştirici bir deneyim olduğunu vurguluyor. Biz de Mehmet Dere’nin ardından aynı soruyu Eda Sütunç’a yönelttik.
- Geçmişten bu yana dünyanın hemen her yerinde doğrudan izleyicisi ile buluşan eserlerinizin çevrimiçi platformlara taşınması ve buradan sanatseverler ile buluşması neleri beraberinde getirdi?
‘‘Gelecek Tezgahları’’ adlı sergimi hem fiziksel olarak paylaşma hem de online olarak sergileme fırsatı bulduğum için aslında iki sergileme metodunun da pozitif ve negatif taraflarını deneyimleme şansım oldu. Fiziksel sergi ile izleyici hem sanatçı hem de işlerle çok daha yakın bir ilişki kurma şansı yakalarken; dijital platformlarda görsel iş değil, işin imgesi ile buluşabiliyor.
Bu imge yalnızca bir simülasyon ve de gerçeğine ne kadar benzerse benzesin izleyicide aynı izi bırakamıyor. Sergimi online olarak gezen ancak daha sonra fiziksel olarak da ziyaret etme şansı bulan bir izleyici örneğin, işlerin tahmin ettiğinden çok daha büyük olduğunu dile getirdi. Bu boyutlu deneyim hali, işlerle daha samimi bir iletişim sağlıyor. Dijital sergilerin pozitif yanlarından konuşacak olursak, fiziksel koşullarla görmemizin imkânsız olduğu sergilere erişim sağlaması büyük bir avantaj.
Son sergimi yurtdışındaki arkadaşlarımla da fotoğraflarla değil dijital sergi formunda paylaşma şansı buldum. Bu da işlerin ulaşabileceği coğrafi sınırları genişleten ve işlerin görünürlüğünü demokratikleştiren bir gelişme. İşlerin arşivlenmesi ve geleceğe aktarımı açısından online sergilerin çok değerli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Ancak işlerin izleyici ile ikili iletişimi için fiziksel olarak aynı ortamda bulunmanın, özellikle boyutlu işler için elzem olduğunu ve etkileşimin en etkili bu şekilde gelişeceğini düşünüyorum.
Sanatorium’un kişiye özel gösterim odaları, Kuula üzerinden galerinin sanal mekânına yerleştirilmiş farklı işleri görüntüleyebilir ve bu işler hakkında detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.
E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com