Zilberman, İstanbul’daki galerisinin kapılarını Yaşam Şaşmazer’in işgalci insan türü ve onun doğayla olan netameli ilişkisine yoğunlaştığı son dönem heykelleri ile suluboya resimlerini bir araya getiren “ya da” başlıklı sergisine açıyor.
Sanatçının uzun süredir kullandığı ahşap malzemeden uzaklaşıp ağırlıklı olarak kağıt kullanarak karışık teknikle ürettiği yeni heykelleri; yosun, liken, taş ya da mantarlarla iç içe geçmiş, anonim, amorf ve kimisi ampüte insan bedenlerinden oluşuyor. Bu heykellere, sanatçının soyutlamacı bir yaklaşımla ürettiği 10’dan fazla suluboya eşlik ediyor.
Sanat üretiminin başlangıcından bu yana insan psişesinin karanlık tarafları, gölgeleri, bilinçaltındaki korkuları ve ‘ben’ ile ‘öteki’ arasındaki çatışmanın yanı sıra bu iç çatışmalar sonucunda şekillenen kimlikler, toplumsal roller ve klişeleri ele alan sanatçı, bu son sergisinde insanın en büyük korku kaynağının öznesi olan doğa ile ilişkimize bakıyor. İnsan ve doğa arasındaki sahiplik ve tahakküme dayalı ilişki, insanın doğayı işgal, istila ve kolonize etme çabasının yıkıcılığı ve bu yıkımın etkilerinin sonuçlarını takip ederek ortak bir yaşam imkanının izini sürüyor.
Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu birinci yüzyılda küle dönen antik Pompeii şehrindeki insan bedeni kalıntılarını çağrıştıran bu figürlerde sanatçı, insan bedenlerini üzerlerine yerleşmiş organik yapılarla birlikte bir dönüşüm süreci içerisinde görselleştiriyor. Kelime veya cümlecikleri bağlamakta kullanılan ve sergiye ismini veren “ya da” bağlacı, bu eserlerde hem geçmişi ve geleceği birbirine düğümlüyor, hem de bir başka olasılığı imliyor.