Denizlerin büyülü dünyasının sırlarını keşfetmeye adamış su altı fotoğraf sanatçısı Ateş Evirgen’in Su Altında Nefes Sergisi, izleyicisiyle Nevmekan Bağlarbaşı Galeri’de buluştu.
8 Kasım tarihine kadar sürecek olan sergi, dünyanın sularla kaplı bölümlerinden en ilginç deniz canlıları ve bitkilerinin geçidine sahne olan 33 fotoğraftan oluşuyor.
SCUBA eğitimlerinin ardından ilk fotoğraflarını çeken, 1992 yılında açtığı kişisel sergisi ile dikkatleri üzerinde toplayan ve bu alanda ilkleri başararak Kuzey Kutbu ve Antartika sularını ilk fotoğraflayan Türk Fotoğrafçı unvanına da elinde bulunduran Ateş Evirgen’le, çalışmalarını ve sergiyi konuştuk.
-Dalışlarınızdan sonra derinlik ve yükseklik algısı bir tarafa, birlikte aslında masumane bir dünyadan dış dünyaya çıktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Suyun altındaki kurallar çok kesin. Orada sürpriz ya da beklediğinizin dışında olmuyor. Şayet ne beklediğinizi bilirseniz, su altı dünyası oldukça cezbedici. Bizler için de su üzerinden oldukça emniyetli bir ortam. Kuralları bilmeden suyun altına inemiyoruz ve zaten deneyim de böyle bir şey, üretimi de ancak bu şartlarda yapabiliyoruz. Belirli bir tecrübeyi edindikten sonra suyun altında daha rahat hissediyorsunuz kendinizi. Oradaki dünya daha dingin ve insanı dinlendirici. Sonrasında suyun üzerindeki kendi dünyamız bize daha yorucu geliyor.
-Bilinmeyeni görmek, görülmemişi keşfetmek sizi nasıl etkiliyor?
Öncelikle insan olarak büyük bir katkısı oluyor çünkü hiçbir zaman sonu yok. Hep bir sürpriz yaşıyorsunuz ve onlara yaklaşmak çok özel bir duygu. Birebir temas su altında mümkün değil. İnsanoğlu, su altına ait bir canlı olmadığı için her temastan siz de karşınızdaki canlı da olumsuz etkilenebilir. Ön bilgiyle ve deneyimle çalışmalarımızı tamamlıyoruz.
-Siz bu alanda hep ilkleri yaptınız ve yapmaya da devam ediyorsunuz. Bu alanda henüz yapılmadığını düşündüğünüz ya da eksikliğini hissettiğiniz bir şey var mı?
Gerçekten yapılanlar henüz yeterli değil. Karşılaştığımız kişilerden hala ‘Su altı bu kadar canlı mı?’, ‘Su altında bu kadar canlı var mı?’ minvalinde sorular alıyoruz. Hala insanlarımız su altına uzak. Demek ki biz bazı şeyleri eksik yapıyoruz ve bunun için de daha fazla çalışmalı, daha fazla üretmeli, insanlara ulaşmalı ve bilinç yaratmalıyız. Öncelikle su altından korkulmaması gerek. Denizler yaşamın gerçeği. Bizler, karalara sıkışmış ve burada yaşam kurmuş canlılarız. Asıl gerçek su, deniz ve okyanuslar. Bunları iyi tanımak lazım. Biz de hala bütün bunları daha fazla kişiye ulaştırmak için çalışıyoruz ama yol uzun.
E. İlkay Yaprak
e.ilkay@grifons.com